Gazze’de aylar süren çatışmaların ardından, taraflar nihayet sessizliği seçti. 2025’in son çeyreğine girilirken, uluslararası toplumun uzun zamandır beklediği ateşkes anlaşması dün gece yürürlüğe girdi. İlk 24 saatte topçu atışlarının durduğu, insani yardım konvoylarının sınır geçişlerinden iç bölgelere doğru ilerlediği bildiriliyor.

Bu ateşkes, bölge için yalnızca bir nefes değil; aynı zamanda yeni bir diplomatik sınav. Tarafların imzaladığı mutabakat, Katar ve Mısır’ın arabuluculuğunda şekillendi, Türkiye ise insani yardımların lojistiğinde aktif rol aldı. Ancak “barış” kelimesi hâlâ temkinli kullanılıyor — çünkü bölgede bir kez daha, savaşın ardından gelen sessizlikte, herkes bir sonraki hamleyi bekliyor.
⚖️ Ateşkesin Kırılgan Dengesi
Anlaşma, üç temel ilkeye dayanıyor:
- Karşılıklı ateşin durdurulması,
- Sivil bölgelerden çekilme,
- Rehine ve tutuklu değişimi.
Ancak sahadaki gözlemler, bu ilkelerin uygulanmasının oldukça zor olduğunu gösteriyor. Gazze Şehri hâlâ “son derece tehlikeli bölge” statüsünde. İsrail ordusu, bazı mahallelerde “güvenlik temizliği” gerekçesiyle operasyonlarını sürdürürken, Hamas kanadı anlaşmanın “tam uygulama” sürecinde gecikmeler yaşandığını savunuyor.
Diplomasi masasında imzalanan barış, sahada bir mühendislik gerektiriyor. O mühendisliğin adı da güven — ve bu güven hâlâ inşa aşamasında.

🚑 İnsani Tablo: Yıkımın Ardındaki Sessizlik
Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze’de yaklaşık 1,4 milyon kişi yer değiştirmiş durumda. Sağlık sisteminin %70’i işlevsiz, su kaynaklarının yarısı kullanılamaz hâlde. Ateşkesin ardından bölgeye ilk etapta 250 tır insani yardım girdi; bunların çoğu temel gıda, tıbbi malzeme ve jeneratör yedek parçalarından oluşuyor.
Türkiye Kızılay’ı, El-Ariş Limanı üzerinden yardımların Gazze’ye aktarımını sürdürüyor. Ancak yardımların büyük kısmı hâlâ sınır geçişlerinde bekliyor. Bu durum, “savaş sonrası yardım siyaseti” kavramını yeniden gündeme taşıdı: Kim yardım ediyor, kime, hangi koşulla?
🌍 Uluslararası Tepkiler
ABD Başkanı Trump, anlaşmayı “kalıcı barışın ilk adımı” olarak nitelendirdi. Avrupa Birliği ise daha temkinli: Brüksel’den yapılan açıklamada, “ateşkesin kalıcılığı sahadaki davranışlara bağlı” denildi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise gece yarısı yaptığı açıklamada, “Gazze’deki ateşkesin sürdürülmesi ve insani erişimin kesintisiz sağlanması için tüm taraflarla temas hâlindeyiz” ifadelerini kullandı.
Uzmanlara göre bu açıklama, Türkiye’nin son dönemde Ortadoğu diplomasisinde yeniden merkezde konumlanma arzusunun bir göstergesi. Ankara, hem insani yardım hattında hem diplomatik masa arkasında aktif bir hat yürütüyor.

🧭 Siyasi Yansımalar: Sessiz Bir Yeniden Dağılım
Ateşkes sadece bir güvenlik anlaşması değil; aynı zamanda bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir işaret fişeği.
İsrail iç siyasetinde hükümet üzerindeki baskı artarken, Hamas’ın iç kanadında da “askeri zafer” söyleminden uzak, daha temkinli bir ton benimsendiği görülüyor.
Bölgedeki denkleme bakıldığında üç ülke öne çıkıyor: Türkiye, Katar ve Mısır. Bu üçlü, hem arabuluculukta hem de yeniden inşa sürecinde etkin rol üstlenmeye aday. Ancak Gazze’nin geleceği, yalnızca diplomasiyle değil, “bölgesel sorumluluk paylaşımıyla” da şekillenecek gibi.
🔍 Sonuç: Barışın Adımları, Savaşın Gölgesi
Bugün Gazze’de ilk defa sessizlik var. Ama bu sessizlik, umut kadar tedirginlik de taşıyor. Savaşın yıktığı şehirlerde çocuklar yeniden okula gidebilecek mi? Yardımlar kalıcı barışa dönüşebilecek mi?
Bu soruların cevabı, sadece bölgedeki liderlerin değil, dünyanın da vicdan sınavı olacak.