Ve bu sürekli karanlık anlatı bize ne yapıyor?

Her Sabah Yeni Bir Kötülükle Uyanmak
Yeni bir güne başlıyoruz. Telefonu elimize alıyoruz.
İlk gördüğümüz şey çoğu zaman bir felaket:
Yeni bir zam haberi, bir patlama, kadın cinayeti, kur krizi, yangın, saldırı, çöküş…
Bu sadece tesadüf değil.
Modern medya düzeni, gündemi büyük ölçüde kötü haberlerle dolduruyor.
Sadece Türkiye’de değil; dünyanın dört bir yanında.
Peki bu gerçekten dünyanın bu kadar kötüye gitmesinden mi kaynaklanıyor, yoksa biz fark etmeden başka bir şeye mi dönüşüyoruz?
Kötü Haberin Evrimsel Cazibesi
İnsan beyni, evrimsel olarak tehlikelere karşı alarmda olacak şekilde programlı.
Bir tehdit algısı, hayatta kalma içgüdüsünü tetikliyor.
Kötü haberler bu yüzden dikkat çekici: çünkü içgüdüsel olarak önemliler.
Bugünün medya yapısı da bu içgüdüyü besliyor.
Gazeteler, televizyonlar, sosyal medya platformları — hepsi bir şekilde “dikkat çekme” yarışında.
Ve kötü haber, her zaman iyi habere göre birkaç adım önde başlıyor.
Tıklanabilirlik Çağında Haber Anlayışı
Geleneksel gazetecilikte haberin değeri içeriğinden gelirdi.
Bugünse değer, daha çok “tıklanma” potansiyelinden geliyor.
Yani haberin ne kadar “konuşulacağı”, ne kadar “şoke edeceği”, ne kadar “tepki toplayacağı” önem kazanıyor.
Bu da gündemin içerik olarak değil, algoritmalar üzerinden şekillenmesine neden oluyor.
Bir tren kazası, ekonomik kriz veya şiddet olayı; sosyal medyada daha fazla etkileşim alıyor, daha fazla gösteriliyor ve daha kalıcı oluyor.
Sonuç olarak gündem, dikkat ekonomisinin parçası haline geliyor.
Psikolojik Etkiler: Haberden Kaçış ve Duyarsızlaşma
Sürekli olumsuz haberlerle karşılaşmak, bireyde kronik stres, endişe ve umutsuzluk duyguları yaratabiliyor.
Haber takip etme alışkanlığı giderek zayıflıyor.
İnsanlar kendilerini korumak için haberlerden uzak durmayı tercih edebiliyor.
Bir başka sonuç da şu:
Olumsuzluk artık şaşırtıcı değil.
Bir zam haberi ya da kriz anı, artık bir istisna değil.
“Yine mi?” diyerek geçiyoruz. Bu da toplumsal olarak duyarsızlaşmanın kapısını aralıyor.
Sonuç: Bilgi Değil, Etki Aranıyor
Gündem her zaman tarafsız değildir.
Ne gösterileceği kadar, neyin gösterilmeyeceği de önemlidir.
Bugünün medya düzeninde kötü haberler, gerçeğin bir parçası olmaktan çok, etkileşimin motoru haline gelmiş durumda.
Bu durum sadece bireysel ruh halini değil, toplumsal bilinç düzeyini de etkiliyor.
Çünkü sürekli karanlığa maruz kalan bir toplum, hem duygusal hem de düşünsel olarak yoruluyor.
Belki de Sormamız Gereken Soru Şu:
Gerçekten bu kadar çok kötü şey mi oluyor?
Yoksa biz sadece kötüye daha çok bakar, daha çok duyar hale mi geldik?